Kendinden Nefret

Kendinden Nefret




Bir sanatçının kaleminden çıkmış mektuplar, o sanatçıyı yakından tanımak isteyenlerin başvuracakları ilk kaynaklar­dır. Çünkü bir sanatkârın ruh hallerini, sevgilerini, nefret­lerini bu mektupların sıcak ve samimi satırları arasında bul­mak hiç de zor değildir.

Cahit'in kız kardeşi Nihal'e yazdığı mektupların birinde "Ben kendini sevmeyen bir budalayım. " demesi,  içinde bulun­duğu ruh halini ifade etmesi bakımından mühimdir.
İnsanlığı ve İnsan Sevgisi

İnsanlığı ve İnsan Sevgisi



Cahit Sıtkı ile yakın arkadaşlığı,  dostluğu olmuş kimse­lerin, onu yakından tanıyan hemen herkesin, Cahit Sıtkı bah­si açıldığında onun şairliği yanında insanlığından söz etme­leri sebepsiz değildir.  Ziya Osman, kendi nevinde Türkçenin en güzel örnekleri arasında yer alan "Cahit'le Günlerimiz" adlı nefis yazısını "...o ufacık vücudun kısacık ömrü boyunca büyüklükte birbiriyle boy ölçüşmüş insanlığı, şairliği ve ar­kadaşlığı önünde saygıyla eğiliyorum.  diye bitirir. Gerçekten de devrinin ve daha sonraki zamanların bu en çok sevi­len büyük şâiri. İnsanî meziyetleri itibariyle sanatının fevkindedir.
Hassassiyeti

Hassassiyeti


Cahit Sıtkı'nın son derece hassas bir kalbi oldu­ğundan şüphe yok. Kendisi de bu durumun farkındadır. "Ne de olsa mizacımın esaslı unsuru hassasiyettir. der. Dostları ve yakın arkadaşları onun sık sık küçük hadiseler karşısında nasıl ağladığına şahit olmuşlardır.


Ilıca'da askerlik görevini yapmakta iken 1942 yılı Ara­lık ayının son günü yılbaşını geçirmek üzere Edremit'e giden Cahit,  1943 yılının ilk günü kendini Tophane rıhtımında bulur.
Evliliği

Evliliği


Şâirin sözünü ettiği müdafaa cephesi evlilikle kurulur. Görevli bulunduğu Bakanlıkta görüp âşık olduğu, uğruna güzel aşk şiirleri yazdığı Cavidan Tınaz'la 4 Temmuz 1951 Çarşamba günü, Ankara Halkevi'nde nikâhlarının kıyılması, Cahit'in hayatında gerçek bir dönüm noktası olur. Aşk ile koskoca dağları düz etmiş, sonunda o civan kekliği avlamıştır. Artık, düşten güzel bir gerçek içindedir.
Terhisi ve İş Hayatı

Terhisi ve İş Hayatı



Cahit Sıtkı, terhisinden sonra İstanbul'a giderek ticarî işlerini Eminönü Yemiş semtindeki bir yazıhanede sürdürmekte olan babasının yanında çalışmaya başlar. Onun ticarî defter­lerini tutmaktadır. Evleri ise Beyoğlu Firuzağa'da bir apart­man dairesidir. Fakat çok geçmeden kendini yeniden Beyoğlu’nun bohem yaşayışına kaptıran Cahit, bu durumun aile içerisinde uyandırdığı haklı tepkileri bahane ederek başına buyruk yaşayabileceği bir pansiyona yerleşir;
 Paris Dönüşü Diyarbakır ve Askerlik Yılları

Paris Dönüşü Diyarbakır ve Askerlik Yılları



Nihayet 1940 yılının Ekim ayı içinde Cahit, Diyarbakır'a vasıl olur. Sevdiklerine, yakınlarına kavuşmuş olmanın verdi­ği ilk sevinç günlerinin ardından,sıkıntılı ve kısır bir bek­leyiş dönemi başlar. Askere gitmek istememekte fakat durum bir türlü takarrür etmemektedir. Gazeteden başka bir şey de okuyamamaktadır. Şiir yazmak söyle dursun bir mısraın tek ke­limesini bile değiştirebilecek durumda değildir. Kalemle parmakları arasında âşikâr bir geçimsizlikten şikayetçidir.  Hele;
Yurda Dönüşü

Yurda Dönüşü



Cahit Sıtkı, Paris'ten Ziya Osman'a yazdığı 7.6.1940 ta­rihli mektubunda, hükümetin tebligatı ile dönüş için yol ha­zırlıkları içinde olduklarını haber veriyor. Perigueux‘den 23 Temmuz 1940 tarihinde postaya verilmiş ve Fransızca ile ya­zılmış bir karttan hem Paris'ten ayrılış tarihini hem de yol­culuğun hangi şartlar altında cereyan ettiğini öğreniyoruz:
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Latest Post

Technology

Lifestyle

Sports

Gallery

Random Posts

Business

Popular Posts

About US